özellikle ilk çağdan itibaren kullanılan ve insan yaşamında önemli bir yer tutan aksesuar aslında. Hem bayanlar hem de erkekler için her zaman giyimin olmazsa olmazları arasında sayılmış ve gardıropların değişilmez giyeceği ünvanını almıştır…
Şapka tarihini ;
• İSLAMİYETTEN EVVEL VE SONRA TÜRKLERDE ŞAPKA
TARİHİ diye beş ana zamana ayırmamız mümkün fakat bizi ilgilendiren İslamiyet sonrası şapka tarihidir ki bu noktada şapka toplumun kendi iç dinamiklerinde değişimlere yol açmıştır…
Şapka, genelde Batılı ülkelerde giyilen bir başlıktır. Eski Türkçe’de şapkaya Şemsi sperli serpuş denir.
Cumhuriyet öncesi kullanılan başlıklar
Bu dönemde ilk görülen başlıklar sarıklardır.Daha sonra; Sarıktan fese, festen de şapkaya geçilmiştir. Osmanlı’da, çok çeşitli başlıklar kullanılırdı . En yaygını ise "kavuk" ve "külah"tı. Saraydaki yüksek rütbeli subayların giydiği başlık çeşidinin ise tam olarak 43'e çıktığı biliniyor. Hükümet ve devlet görevlilerine ayrılan başlık sayısı ise 27 idi. Hiç kimse kendine ait olmayan bir başlığı başına koyamıyordu. Sadrazamdan kâtibe kadar herkes, şapkalarından tanınırdı. Öyle ki bu mezar taşlarına bile yansımıştı.
Fese geçiş
Sarık kullanımı Yeniçeri Ocağı'nın kaldırıldığı tarih olan 1826'ya kadar devam etmiştir. O tarihi takip eden günlerde, Akdeniz'de seferde bulunan Kaptan-ı Derya (Deniz Kuvvetleri Komutanı) Koca Hüsrev Paşa, Sultan İkinci Mahmud'un, Yeniçeri Ocağı'ndan geriye hiçbir alâmet ve kıyafet bırakmak istemediğini öğrenince, Tunus'tan bir miktar fes alıp tayfalara giydirir. İstanbul'a döndüğünde, subaylarıyla birlikte Padişah'ın huzuruna başında fesle çıkar. Fes, yenilikçi Padişah'ın çok hoşuna gider.
Tunus'tan hemen elli bin adet fes getirtilir. Bu noktadan sonra, Osmanlıdaki ilk fabrika sayılan İstanbul Eyüp Sultan'daki Fes hane, devlet memurlarına başta fes olmak üzere başlık yetiştirmek için kurulmuştur. 1828'de çıkartılan bir kıyafet nizamnamesiyle de fes resmî başlık olur. Zamanla moda haline gelir. Öyle ki, Fesi, bir dönem kadınlar bile kullanır.
Enveriye
Jön Türklerin de ****** İnkılâpları'na benzer projeleri vardı. Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın, Birinci Dünya Savaşı sırasında, siperli başlık giyip orduya da giydirdiği bilinir. Bu şapkalara halk arasında "enveriye" denmiştir.
Cumhuriyet döneminde şapka
Erzurum Kongresi sonrası, vakit gece yarısını geçmiş. Mustafa Kemal Paşa, İbrahim Süreyya (Yiğit) ve Mazhar Müfit (Kansu) küçük bir odada çalışıyorlar. Aniden İbrahim Süreyya Bey, Mustafa Kemal Paşa'ya şöyle bir soru yöneltiyor:
"Paşam, başarıya ulaştıktan sonra... neler yapmayı düşünüyorsunuz?"
Mustafa Kemal bu soru üzerine Mazhar Müfit'e dönerek, "Şimdi not et bakalım" diyor, "ama defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir sen bileceksin. Şartım bu. Önce tarih koy: 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı." Ve zafer sonrası Türkiye’si için düşüncelerini tek tek yazdırıyor:
"Bir: Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır. İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince gereken muamele yapılacaktır. Üç: Tesettür kalkacaktır. Dört: Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir. Beş: Latin harfleri kabul edilecektir."
Mustafa Kemal, Anadolu'ya gönderilmeden çok önce kendi Türkiye’sini oluşturmuştu. Onu Anadolu'ya gönderen Sultan Vahdettin istemeden bir anlamda planlarını gerçekleştirmesine yardım eder.
******'e göre şapka
Şapka, çağdaş olma, evrensel medeniyete katılma, kafaların içini hurafelerden kurtarıp bilimsel düşünceye açma yolundaki çabaları destekleyecek en önemli adımdı. Kişinin kıyafetini değiştirmekle ruhsal yapısının da değişeceği varsayılıyordu. Bu noktada Gazi Mustafa Kemal, 23 Ağustos 1925’te yurt gezisine çıkarak Kastamonu’ya gittiğinde başında şapka vardır. Çevresindekiler, kendileri de şapka giydikleri halde bu durumdan rahatsız olmuştur. Kimileri de şapkayı “şems (güneş)siperli serpuş(başlık)” diye tanıtmaya hazırlanır. Oysa ****** Kastamonu'da: "Efendiler, Turan kıyafetini araştırıp canlandırmaya gerek yoktur. Medeni milletlerarası kıyafet, milletimiz için layık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya potin, üstünde pantolon, yelek, gömlek, kravat, ceket ve doğal olarak bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta siperi şemsli serpuş; bunu açık söylemek isterim, bu başlığın ismine şapka denir."der. Ankara'ya döndüğünde kendisini karşılayan "üst düzey"lerin tamamı şapkalıydı. Bu hava ile birlikte moda anlayışı da değişmiş, hayat bir gün içinde başkalaşmıştı. 25 Kasımda Şapka Kanunu diye bilinen yasa çıkarılır. Memurlar artık şapka giyecektir. Fes yasaktır… O tarihten sonra fes ortadan kalkar, kentliler fötr şapka; köylülerse kasket giymeye başlar. Şapka devrimi anlaşılması pek de kolay olmayan bir devrimdir.Osmanlı toplumunda başlık, insanın dinini hatta toplumsal mevkiini ve yaptığı işi tanımlayan bir işarettir. İnsanlar öldüğü zaman, tabutun başucuna konan ve mezar taşı da onun şekline göre yapılan eşyadır. Şapka Müslüman olmayanlara özgü bir başlıktır. Öyle ki 2. Mahmut, Rumların da benzerini giydiği fesi asker ve memurlara giydirdiği için, şimşekleri üzerine çeker, kendisine “gavur padişah” diyenler çıkar. ******’te Türkiye’yi yalnız kurumlar ve zihniyet olarak değil, görünüş bakımından da Avrupai yapmak ister. Prof. Dr. Sina AKŞİN’ e göre bu, basit bir taklit durumu değil, Türkiye’yi Sevr belasından uzak tutacak, Avrupa kamuoyuna, “Biz sizin gibi bir ülkeyiz, dolayısıyla sömürge olamayız, olmayız” iletisini en çarpıcı biçimde sunacak bir önlemdir. Çünkü kamuoyları başka bir ülkenin çok okul açtığını, çok fabrika kurduğunu kolay kolay algılamaz. Oysa bir ülkenin simgesi haline gelmiş başlığı atıp, Avrupa’nın başlığını giymek, yabancı kamuoyunun mutlaka dikkatini çekecek çok çarpıcı bir olaydır. Yine Sina AKŞİN’ e göre Şapka Devrimi’nin Türk Kamuoyuna da bir iletisi vardır. Çarpıcı bir biçimde, Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olacağı, ortaçağdan (ya da yeniçağdan)son çağa geçilmekte olduğu anlatılmak istenir.
TBMM'de şapka görüşmeleri
Hazırda bekletilen "Şapka iktisasına (giyilmesine) Dair Kanun" Tasarısı hemen Büyük Millet Meclisi'ne sevk edildi. Ama geçirmek çok kolay olmadı. Tasarı görüşülürken, taslağın anayasaya aykırı olduğu ileri sürüldü. Bunu ileri süren Bursa Milletvekili Nurettin Paşa'ya, ******'ün yakın çevresinden zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) çok sert çıktı: "Hürriyetin nasibi, irticaın elinde oyuncak olmak değildir? Ülkenin çıkarlarına olan şeyler hiçbir zaman anayasaya aykırı olamaz, olmaması mukayyettir (belirlenmiştir)." Herkes sustu. Şapka kanunlaştı. (25 Kasım 1925) Artık erkeklerin şapka dışında başlık giymeleri suçtu. Ama o sırada ülkede yeteri kadar da şapka da yoktu. İnsanlar şapkaya benzer ne bulurlarsa başlarına geçiriyorlardı. Hatta Rum kadınlarının giydiği şapkalar bile bir süre üst tabaka erkekler tarafından kullanılmış ve trajikomik görüntüler oluşmuştu.
Şapka olayları
Şapka Kanunu'nun çıkmasıyla birlikte Erzurum, Rize, Sivas, Maraş, Giresun, Kırşehir, Kayseri, Tokat, Amasya, Samsun, Trabzon ve Gümüşhane'de sert direnişler yaşandı. Ama hepsi çok şiddetli, hatta vahim bir şekilde bastırıldı.
Oysa, şapkadan başka bir başlık giymekte direnmenin cezası, kanuna göre, üç aya kadar hafif hapisti. Ama şapka, İstiklal Mahkemeleri'nin en önemli konusu haline getirildi. Ve şapkaya direndikleri gerekçesiyle, başta İskilipli Atıf Hoca olmak üzere, Rize'de 8, Maraş'ta 7, Erzurum'da 4, Sivas'ta 3, İskilip'te 2, Menemen'de 28 olmak üzere, diğer yerlerle birlikte toplam 78 kişi idam edildi.